25 Haziran 2009 Perşembe

çocuk


küçükken kurduğum hayallerin hiç birinde büyümek yoktu diye başlar her kitabın başlangıcı içimdeki çocuksu merak isteği ile. oysa ki süslü anlatımlardan ve çocukluğa duyulan özlemden uzak, her çocuk gibi ben de büyümeyi istedim hep babamın başparmağıno dahi kavrayamazken ellerim. peter pan da der ya tek cümle, bir çocuğa asla büyüme dediğinde artık büyüyeceğini bilir gibisinden... tek bildiğim benim ki öyle de olmadı. abla silüetleri hatırlıyorum bana gülümseyen yanaklarımı seven ve hepsinin ne kadar güzel geldiğini hatırlıyorum. aslında herşey çok basittir bir çocuk için ya da belki benim için öyle idi. o büyüktü ben küçük ve bir an önce büyümek istiyordum, diğerlerinin yüzüne eğilip ay canım ne tatlısın sen demek için. çünkü sevildiğimde mutlu olduğumu hatırlıyorum ya da biliyorum belki daha uygun kelimedir, ve ben de bir an önce mutlu etmek istiyordum...
insan bebek arabasını hatırlar mı? ben hatırlıyorum. hatırlayamadıklarım ise yüzler. herşey silüet gibi geçmişe gömülen...
merak ettiğim ise, büyüyeceğini bilerek ya da bilmeyerek neden büyümek istemek ve büyüdükçe küçülmek istemek....
madem büyümek saflığı yitirmek, bunu bile bile neden inadına saflığı yitirmek...

oysa ki ölümse mesele sen kadar ben de, o bebek kadar o dede de nine de ölüme yakın...








ps. en sevdiğim fotoğraflarımdan
2007 senesinde kale gezisinde makinesini esirgemediği ve fotoğrafı editlediği için Emre Durmaz a teşekkürler....











11 Haziran 2009 Perşembe

hayaller

İnsanı yaşlandıran zaman değil.

Ya da belki dolaydı yoldan sadece. İnsanı yaşlandıran hayallerinin olmaması. Hayal kurmaması. Zaman geçip de büyüdükçe artık, eskiden başımı yastığa koyduğumda hayallerimi kurmadığımı farkettim. Her şey o kadar sıradanlaştı ki. 'yarın ne yaparım?' düşüncesi en fazla ya da hayattan isteklerin gecelere sunulması..
Kitap okurken akıllara gelen 'olmayacak' düşlerin geri planlara, olmayacakları bilindiği için gayri ihtiyari atılıyor olması.. Bir renksizlik... Her hayalin olmayacağını bilmekten kaynaklı bir düş kırılığı ve büyümüş olmanın farkındalığı ile yaşanan burukluk.
Çok sevdiği bir müziği dinlerken insanın düş kurmaya engel olma istedi, hayalleri aptalca bulma eğilimi...
Dediğim hayaller yalnızca geleceğe dairse rengi pembeden beyaza giden balonlar içersinde zihinlerimize sunulurlar ancak.. Oysa ben bunlara hayal demem bunlar isteklerimizdir. Hayal dediğin en olmayacak şeyi kurgulayıp kendine orada bir yer edinip yaşamaktır, yaşadığın hayattan çok uzaklarda. Her gün başka biri olabilme istediği hayal dediğim.

Oysa ki hayır. Ben hayallerimi olmayacakları gibi kurguladım dün gece ve gözlerimi - belki tarihte bile hiç olmamış olan - 14. yy İrlanda kraliçesi olarak kapadım gerçek hayatıma..

Komik mi?
Değil.
tek bildiğim güzel ve çocukça saf olduğu...









günün sözü:
severim ben seni candan içeri
yolum vardır bu erkandan içeri.
...
beni bende demen bende değilim
bir ben vardır bende benden içeri
...
Süleyman kuş dilini bilir dediler
Süleyman var Süleyman'dan içeri.
....
senin aşkın beni benden alıptır
ne şirin dert bu dermandan içeri...
-----------------
yunus emre.

9 Haziran 2009 Salı

giriş




uzak yollardan geldim. yorgun ruhumu dinlendirebileceğim bir yer aradım uzunca süre. bir dolu kalbe girdim çıktım kendimi tanımaya çalıştım dikkatlice. tam herşeyden vazgeçmiş kanatlanmak üzereyken tökezleyip omuzunun üzerine düşüverdim. bin yıllardır aradığım ruhumun yarısını bulduğum andı gözlerimden yaşların boşaldığı. usul usul sokuldun tenime, içime işledi sesin duruşun ve derimin içinde nefes alır oldun herşeyinde. usulca geceler boyu öptüğüm bedenin aslında kendimden başkası değildi. bin seneler öncesinden yitirdiğim gözlerine baktıkça kendimden başkasını göremiyordum. duruşun sesin tenin gözlerin burunun dudakların ellerin, farklı bir boyuttaki yanılsamalarımdan daha fazlası değildi. ruhumda bedenimde tenimde var olan tüm eksikleri tamamen kapadın, bana kendimi hatırlattın. lanetlenmiş bir biçimde bin senelerce kilometrelerce ötelerden gelen ruhumu huzura erdirdin sen benim.



hayallerimin eksik kalan kilit noktasıydın. rüyalarımda gördüğüm, usul usul gezindiğim patikalarda aradığımdın sen benim. seninle silindi tüm arayışlarım huzursuz dolanışları ruhumun. seninle dokunmaya başladım bedenime. seninle hissetmeye başladım bin senelik geçmişin izini barındıran küflü bir aşkı yeniden. seninle yeşerdi içimde rüzgarın tohumları. seninle çıkmaya başladı sesim. rüzgarı bedenimde seninle hissettim, ruhumu güneşin içinden ellerinle çekip çıkardın, esaretimi yok ettin...





peki ya şimdi neredesin ?







not: tamamlanmamıştır. gerçi bana sorulursa tamamlandı ama içimden bir ses tamamlanmadığını söylüyor inatla. ve hatta başlığı yarım yapacakken elime hakim olan bir güç giriş yap dedi istemsizce. sanki daha birşeyler var sanırım yazamadığım henüz. bakalım ne zamana... ve sanki bu herşeyin başlangıcı gibi.



randajad.