27 Nisan 2009 Pazartesi

bir günün anlatısı







23. nisan. 2009 / perşembe....


donuk uyandığım garip sabahlardan biri olmasına rağmen pek de yakınmadım mucize anına kadar sabahleyin 9 - 10 saatleri arası dışında.
kah açıp kah kapayan havada yapmam gereken işe doğru uzakta indiğim otobüse söylenerek, aslında otobüse de diil anlamsızca kendime kızarak ilerledim bi 20 dakika.
ama neyse dedim sonra olur böyle şeyler tadını çıkar.
işim bittikten sonrasında ise,23 nisan ile unutkanlığımın birleşmesi sonucu odtüye gidip deney yapma umuduyla laba girdim.
eskiden odtü tatil olmaz idi sanki....
kös kös merdivenleri inip bölüm kapısına yürürken lab dönüşü, erdemi aramak geldi içimden.
kapalı ama soğuk olmayan bir havada amacım bir dost yüzü görmekten öte değildi.

-erdem neredesin?
+beşevler starbucks
-abi çıkıyorum bişe isticem senden beni 7. caddenin başından alabilir misin (bölüm kapısını açarım)
+alırım zeynep gel.
-HA SİKTİR YAĞMUR
+efendim?
-yok abi tamam geliyorum..

ve şimdi artık ,
bununla devam edelim :D

her ne kadar ben tüm gün piano versyonunu dinlemiş de olsam :)


bıdı bıdı bıdı yaparak bölüm merdivenlerini  çıktım
çıkarken bir buluta takıldım
donup kalmışım bulut beni aldı götürdü.
aa casper dedim kıkırdadım içten içe
buluta çok uzun süre baktım
o kadar hayalet renginde o kadar parlaktı ki kafama kazımak için uğraştım o sahneyi.
sonra erdemle ümitköye giderken dün, dinlediğimiz şarkı ile arabanın camından önümüze serilen gökyüzünü de kazımak istediğimi hatırlayıp, o anı da canlandırmak istedim ama bulut izin vermedi. gel dedi gel hadi.
kafamı yola çevirdim bi sağa mühendislikler tarafına baktım bi sola mimarlığa.
karşıya geçtim. müzik dinlesem dedim. sonra doğayı dinlesem dedim. :) bi anda kocaman enerji geldi içime taştı resmen.
keşke fotoğraf makinem yanımda olsaydı dedim sonra iyi ki yok dedim. olsaydı aldığım nefesi kaçırıcaktım yakalamak için kareleri.
hava nasıl güzelse sarı çiçeklerin yeşil içerisinde kendini göstermesi, yağmurun çisil çisil çizgi filmlerdeki gibi toprağa inmesi, odtü iyi ki tatil olmuş dediren sessizlik. ve ta ilerilerde el ele yağmurdan saklanan bir çiftin yürümesi...
sonra benim kendimi çift hissetmem..
kendimle bütünleşmem..
fizik yokuşunun alt tarafına geldim şöyle bir havayı içime çekip yürürken bir an duraksadım ve geri yürüdüm çıktığım yerden sonra koştum sonra çamura batıp çıkmaya başladım. çocuk parkındaki kocaman - neydi sahi onun adı - salıncaya bindim kediyi salıncağın ortasına koydum salıncağı sallamaya başladım. salıncak sallanırken üzerimdekileri çıkardım. önce montumu sonra hırkamı çıkardım kollarımı ve boynumu tümüyle yağmura adadım. ağzımdan burnumdan sular akarken, bir yandan da sallanırken, hemen cep telefonumdan pachelbel - canon in d majör ü açtım koydum cebime. onu dinledim yağmuru dinledim, hızlanan koca salıncakta kafamı arkama yaslayıp gökyüzünü izledim sonra ayağa kaltım kollarımı açtım. en ufak noktam bile kuru kalmayana kadar bunu yaptım. önce tenime düşen her damla beni titretirken bi yerden sonra ruhumu temizler oldu. kahkahalar attım. gerçekten bak. 
bi araba durdu fizik yokuşunda baktım içinde yaşlı bi amcayla teyze bana bakıyor gülerek. ben zaten gülüyordum göz göze geldik kadın mutlu oldu. ve gittiler. şarkı söyledim sonra kendimi bu bizim bildiğimiz normal salıncağa attım.
popom ıslandı. 
ve ben bunu bilerek yaptım.
hızlandım 
deli gibi hızladım 
kuşlara uzandım bi kaç kez ama çok uzaktı mesafe tutamadım.
ben de bağırdım hey kuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuşş buraya baaaak diye
sonra iyice hızlanıp ellerimi bıraktım 
ve dedim ki
ANNE BAK!
ELLERİMİ BIRAKTIM
SENİ DİNLEMİYORUM. :)
sonra korktum tuttum 
neden korktum bilemedim
aslında belki de korkmadım ama hızlanmam gerekiyordu 
sallanmam lazımdı
şarkı söyledim
kahkaha attım

o kuşa laf attığımı duyan olursa ne olur demedim
umurumda deildi.
tek düşündüğüm yeniden aşık olduğumu söyleyebilmekti 
ama insanlar bunu asla anlayamayacaktı çünkü aşık olduğum şey doğanın tam kendisiydi
içimdeki kızın ta kendisiydi
aldığım nefesti 
ve bana gözkırpan o buluttu.

yüzüme yağan yağmur sırtımdan esen rüzgardı
yemyeşil doğa kahverengi toprak ve sarı çiçeklerdi.
fizin arkasında kendimi çimlere atmak istedim
uzanıp yağmurun üzerime yağmasını beklemek
ciğerime kadar toprak ana olmak istedim ama bi anda vazgeçtim
ama şu an yapsaydım diyorum ve bir dahaki yağmura diyorum
sonra kütüphaneye yürüdüm
millet deli görmüş gibi bana bakıyordu niye ki diye düşündüm sonra kendime bi baktım her yerimden su akıyormuş
umurumda olmadı.
sonra kütüphane fizik arası yürüdüm bi an içime korku kaplandı
ben yaşamayı çok seviyorum şimdi biz ölünce bunları yaşayamayacağız diye
sonra dedim ki KORKMA ULAN HİÇ BİŞEYDEN dedim yine gülümsedim kocaman.

ıslık çalarak dansederek dolmuşa bindim ve starbucks...


mükemmel bir gündü.
mükemmel ötesi.




günün o anı algı şarkısı : http://fizy.com/s/123yh4

2 yorum:

Buğra dedi ki...

Çok güzel bir yazı bu yahu :)

sonkisot dedi ki...

sevgiyle ve umutla...