20 Aralık 2008 Cumartesi

meleklerin düş yaşamı(1998)


yani diğer bir adıyla the dreamlife of angels ya da orjinal adıyla la vie revée des anges... savaş abinin bu filmi acilen izlemen lazım ve bu küçük hanımın, zaten de sana çok benziyor, rolünü ne doğallıkta yaptığını gözlemlemen lazım diyerek dikkatimi çektiği film. bilgisayarından - bazen teknolojiye çok teşekkür ediyorum bknz: harici harddisk - emercesine aldığım filmler içinden eve geldikten bir süre sonra açmama rağmen rol inceleyeceğim analiz yapacağım derken, 1 saat 53 dakika süren filmi 3 saatte izlediğim konsept. ağzım dilim tutuldu sinirden ağladığım oldu. bu nedenle ambele bir biçimde yazdığım saçma sapan bir yazı haline dönüşeceğini hissediyorum şu anki blogumun.
filmde neye sardırıp neyi analiz edip hangi noktaya dikkat ediceğimi şaşırdım ama oyunculuk böyle bir şey olamaz. işlediği konu sosyolojik açıdan zaten inanılmaz ve bu kadar net ve olası çekebilirlerdi hızlı gelişen bir arkadaşlığın akabinde getirebileceği yıkımın kişilere ve kişiliklere sarfettiği sözler ile giydirdiği rolleri. belki sonu o şekilde bitmese beni daha bi etkileyebilirdi yani bana bıraksaydı ama düşünüyorum da daha ne kadar etkileyebilir ki bir film beni...

gel gelelim detaylıca inceleyip örnek almam gereken Élodie Bouchez ablamıza. izlerken güzelliğine mi hayran oluyum yoksa beni benzettikleri için onore mi oluyum yoksa oyunculuğuna ve doğallığına role kendini kaptırmışlığına açık ağız mı bakıyım anlayamadım...
yanı sıra... filmin fransızcası aslında çok net ve anlaşılır.. benim izlediğim türkçe alt yazıda bazı yerler atlanmış bazı yerler de farklı çevirilmiş gibiydi ancak bu film bir de beni bu yönden mutlu etti ki, aslında fransızcayı sandığım kadar unutmadığımı gördüm özellikle dinleme açısından.

filmde beni en çok yıpratan sahnelerden biri iki kızın arasında ortaya çıkan bir erkeğin neden olduğu çatışmaydı. zira o çatışmayı en derinden baya uzun bir süre içinde yaşamış bir dişi olarak ve içimdeki iki sesin durmadan tek bir bedende kavga etmiş olduğu bir dişi olarak filmi kapadığımda burnumdan soluyordum ki zira hala sinirliyim... kendime...

aferim..
yine de mutluyum uzun süre sonra olsa da ne olduğum ve ne olmam gerektiğini gösteren mükemmel bir film izlediğim ve harcadığım vakte uzun süre sonra değen ilk film olduğu için...


bugun onur yüzügüllüden :) back to the future serisinin hepsini sömürüyordum az kalsın. son anda durdurdum kendimi yurtta oturduk çizgi film izledik konuştuk. eğer ben o seriyi alsaydım sabah akşam açar açar izlerdim. hastalık oldu. en son bilgisayarımdan silip kurtuldum :)(:


günün şarkısı : il divo - isabel






1 yorum:

Unknown dedi ki...

Bu filmi nerden izlediniz ben hic biyerde bulamıyorum