eskiden çok koku duyardım. her anın bir kokusu vardı. olmadık yerlerde hiç olmadık kokular duyar gözlerimi kapatır senelerce gördüğüm rüyalar aleminin bana bahşettiği hayali duvarlara hapsederdim kendimi...
hatırlarım bir patika vardı çözülmeyi bekleyen. upuzun... en net hatırladığım ve hala gözlerimi kapattığımda hissettiğim o patika. ne o kocaman duvarlı evlerden eser var, ne de kıyısında dolaşıp çiçekler topladığım dereden eser var. ufacık bilinçaltımın yarattığı o sabit sahnelere izinsizce kendimden bile izin almadan bir kişiyi soktuğum için mi yitirdim o zamanların kokusunu, yoksa o anılardan kurtulmam için zaten çoktan o insanı oralara götürmem mi gerekiyormuş bilemiyorum. şimdilerde gözlerimi kapadığımda o dere kenarına gitmek istemediğim hiç bir şekilde. nedendir bilinmez aynı kişiyi beni hala içine çeken yer olan patikaya da götürdüğüm halde patika hala pırıl pırıl tüm kokusu ve canlılığı ile içimde parlıyor.
bu aralar bana olan kulaklarımda ezbere bildiğim, söyleyerek uyandığım ama bir dakika sonra sözleri öncelikli olmak üzere ezgisini de tamamen unuttuğum bir şarkı. delilik belirtileri diye bakıcam ama o kadar güzel ki, söyleyerek mırıldanarak anlamını bilerek gözlerimi açıyorum ve daha yataktan kalkmadan uçup gitmiş oluyor hafızamdan. öyle ki, gün içinde ah ben bugun bir şarkı söylüyordum sanki diye çok sonraları hatırlıyorum. şarkının sözlerinin anlamı çok güzel olmalı, ne zaman dilimde o ezgiyle uyansam dünyadaki en mutlu en pembe insan oluyorum çünkü. içimde herşeyi yapabiliceğime dair bir güçle uyanıyorum.
bir arkadaşla konuşmuştuk. döndü bana mısırı bi araştırsana dedi. mısır? dedim evet dedi isisi falan bir araştır dedi. kedilere düşkünlüğümü ateş düşkünlüğümle birleştrince ben delilik olarak yorumlarken o tamamen geçmişten gelen nedenlerle ilgili olduğunu düşünüyor. mesela ateş tutkumu da ortaçağla bağdaştırıyor falan.
:)
çok komik di mi.
aslında değil oysa ki.
uzun süreli meditasyonlar sonucu kendimi tıkamasam çok fena bağlantılara neden olabiliiceğime inanıyorum, inanmıyorum biliyorum.
ondan kasıyorum bazen kendimi.
zaten elimde olmadan çok negatiftim aylar boyunca ancak pozitife dönüyor bakışım. yavaş yavaş takıyorum pembe gözlüğümü. :) biraz aptal oluyorum ya zaman geçtikçe, varsın ondan olsun...
insanlarla dalga geçmek gibi iğrenç bir huy edindim. aslında bunu o anlık gülmek için yapıyorum farkettim nazlı ile facebookta geyik çevirdikten 1 saat sonra. ne gerek var ki dedim kendi kendime. yapmicam sanırım bundan sonra. yani kesin yapıcam :) kendimi tanıyorum da, yapmamaya çalışıcam. bu huy neden peydah oldu bilemem. ne zaman böyle şeyler yapsam sesim gidiyor.
kanalları açtırmak lazım.
saçma sapan şeyler oluyor ve aslında o kadar manalılar ki.
bu sınav yetişmicek bi de..
bir de blogu niye günce gibi kullandığımı cidden bilmiyorum şu an.
uykum var.
anın şarkısı : emma shapplin - miserere,venere...
(çok severim LAN. çok.)
işte saçmalık.
acilen hipnoz istiyorum bir uygun zamanda.
belki sürekli bir engel çıkması karşıma benim sürekli şu olaylara inandığım için kendimi red edip delilik bu diye yorumlamamla ilgilidir.
ama cidden deliriyorum bence.
metafizik falan. inanıyorum.
fencisin buna inanıosun falan.
öl.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder