19 Ocak 2009 Pazartesi

hikaye

ortabirdeydim sanırım ya da altıncı sınıf her ne dersen... Birsen Oran diye bir Türkçe öğretmenimiz vardı. :) canım benim nefret ederdi benden... ve bir gün bana ceza vermek istercesine beni tahtaya kaldırıp yazdığım kompozisyonu okumamı istemişti.
hiç unutmam. çok istememe rağmen yazmış olmanın güveni ile kalkmıştım. tahtaya yürümüş çatır çatır azar yemiş (cidden neden azarlandığımı hatırlamıyorum demek ki sevmemiş yani :) ) ve o kadar moral bozukluğunun üstüne gayet sakin kompozisyonumu okumuştum. bitirip sınıfa baktığı
mda herkesin ağzı açık bana baktığını, sınıfta derin bir sessizlik olduğunu ve korkuyla Birsen öğretmenime döndüğümde bir karış açık ağzını görmüştüm. göz göze gelmemizle kendine gelmiş BRAVO! diye çığlık atıp delicesine alkışlamaya başlamıştı. mehmet genel (çok sevdiğim bir arkadaşımdı) herkesden önce parmak kaldırıp,'öğretmenim şiir gibi yazı yazmış ben hayatımde böyle şey dinlemedim harika' demişti. ben dehşet içerisinde her gün yazdığım onlarca yazıdan herhangi birini okumuş olduğum için aldığım övgülere bakıyordum. :)
zil çaldığında herkes uzaylıymışım gibi bana bakmıştı. çekinmiştim biraz. :) sonra bir gün şiir getirin dedi birsen öğretmen. tuttum cahit külebi den hikaye isimli şiiri götürdüm. şöyle bi baktı yüzüme unutmam. ama bu, çok ağır sana. dedi. anlayamadım boş boş baktım yüzüne. okuyamazsın bile bunu dedi. kalk dedi sonra baktı hala anlayamıyorum. dinleyin olucak mı? dedi
sınıfa. ben okudum şiiri herkes yine bakıyor yüzüme. içimden eyvah şimdi sanırım patlicak hoca dediğimi bilirim.. sonra millet birden alkışlamaya başladı falan :) nasıl mutlu olmuştum. aklıma geldi o günler ...
sonra Selma Hocam.. canım... ikinci annem herşeyim...
orta 2. sınıf. girdi sınıfa bizleri tanıyor.. birsen hoca giderken nasıl ağlamıştım o da nasıl sarılıp ağlamıştı bana. ileride bir gün bir kitap yazarsam başına Birsen Oran hocama yazıcaktım ve süpriz yapıcaktım kendisine falan..
neyse.
selma hoca geldi sınıfa. bakındı şöyle bir. isimlerimizi soruyor.
ZEYNEP KİM dedi unutmam.

benim hocam dedim tamam dedi ve güldü.
sonra da asla desteğini çekmedi sırtımdan. hala beni iter. hadi der artık varlık ' a gönder hikayelerini olmuşsun zeynebim diye.
az önce yazmaya çalıştım olmadı. sonra oturdum neydim ne oldum dedim...
eskiden her ne kadar fırlama olsam da içimde bir kız vardı falan... yine var da çok bastırmışım be ! :) can atilla dinlerken çıktı hepsi bir bir ortaya... gerçi geçen hafta da defalarca şiir okumuştum uzun süre sonra kitaplarımı önüme döküp.
en sevindiğim, ne kadar kaçsam da içimde o baz
en sevmediğim inkar ettiğim hisli kızdan asla kurtulamayacak olduğumu bilmek:)

selma hoca bu yaz bir gün durdu...
ah zeynebim dedi. hocam? dedim. yavrum, sen bu zamanın adamı değilsin. ne aşklar sana göre ne insanlar .. ah kuzum.. canın çok acicak dedi...
ben neden bu zamanın adamı olmaya çalışıyorum ki o zaman :) kendim oluyum da acım da içimde kalsın , tatlım da bende kalsın.

yanlış tanıyanlar utansın....
huzurun ne demek olduğunu biliyorum be ben. kendimi ne kadar inkar edicekmişim. daha ne kadar uzak kalıp kendi kalbimi kendime kapıyacakmışım ki... yazık etmişim aylarıma...
güldüm geçtim bugun...

çok güzeldi be bugün.
çalışamadım hala da müzeyyen senarlar can atillalar zeki mürenler var playlistimde. aklımda yarım dizeler var. acı tatlı anlar var. gülüyorum. çok eskiler var ama be.
ne çabuk büyüyoruz. neden kirletmelerine izin veriyor
um insanların 2 kuruşluk yalanlarının riyalarının utanmazlıklarının içimdeki temiz çocuğu. neden egomu hırsımı ortaya çıkarmalarına ve içime siyah tohumlar atmalarına izin veriyorum ki...


evden çıktım... etrafı izleyerek herkese gülerek tanımadığım insanları selamlayarak indim caddeye. köşede mendilini açmış simidini yiyen 90 yaşlarında bi teyze vardı gittim elini öptüm sarıldım:)
bir manasıyla free hugs..

oturdu ağladı, ah teyzem. bir gün alıcam köşedeki pastaneden çayı onun gibi yere oturucam ve dinlicem onu karar verdim. göz yaşlarını sildim bir daha sarıldım bırakmak istemedi.
yalnızlık zor be. enerjimi olmadık şeylere harcıyacağıma neden insanları mutlu etmek için harcamıyorum anlamadım.
sonra kızılaydan alıcaklarımı aldım, güvenparka girdim güvercinler izledim, kulağımdaki müziği kapatıp onları dinledim. amcadan yem aldım yem serptim.. ufacık bi kız geldi o da yaptı aynen benim gibi. bi ara gözgöze g
eldik güldük birbirimize..

çok güzeldi be bugün...

usulca süzüldüm insanlar arasından hiç oldum bugun ben.
ben çocuğum evet ama aslında ruhumda kocaman biri
yaşıyor. anlamadım ben. anlayamicam.
hani beni tanıdığı halde, gözlerine perde inip de beni inkar edip kötü sananlar var ya, onlara da kızmıyorum artık.

sinana gelince. seviyorum çocuk seni be. ama uzaktan sevmek seni bir süre senin için de benim için de daha iyi... birbirimizi kırmaktan bıkm
icaz yoksa. kaybetmek istemiyorum...


bir de asıl diyeceğim şuydu.
ben bu hikaye şiirini okuduğumda birsen hoca eğilip, bu bebek sen olucaksın bi gün, o zaman anlicaksın neden şimdi neresini anlayamadığını diyip gülmüştü. uzun süre de beni bebek diye çağırdı. sonra :) saolsun adım bir süre bebek kaldı. ne kızardım bana bebek :( Diyorlar diye :)
hey gidi günler.





HİKAYE

Senin dudakların pembe,ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek, tut biraz.

Benim doğduğum köylerde ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim okşa biraz.

Benim doğduğum köylerde buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek savur biraz.

Benim doğduğum köylerde şimal rüzgarları eserdi,
Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır öp biraz.

Benim doğduğum köyleri akşamları
eşkiyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem konuş biraz.

Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin.
Benim doğduğum köyler de güzeldi.
Sen de anlat doğduğun yerleri
Anlat biraz.

Cahit KÜLEBİ



sanırım artık sana her gün yazamasam da boş buldukça her gün sevdiğim bi şiiri yazıcam :)
belki bakarsın kendi şiirlerimi de yazarım. eskisi gibi olmak özüme dönmek en güzeli.



günün şarkısı:: can atilla - boğaziçi rüyaları


Hiç yorum yok: